22 Mayıs 2018

Türkiye'nin Avrupai Şehri - Eskişehir

Eskişehir'in methini çok kez duymuştum. Öğrenci kenti olması ile birlikte genç bir nüfusa sahip olmasının yanında, bakımlı, temiz, yeşil bir şehir olduğunu ben de bizzat görmüş oldum. Bunların dışında şehirdeki çeşmeler, kanallar ve hatta kanaldaki tekne turları bir an acaba gerçekten Türkiye'de bir şehirde miyim diye düşündürüyor. Özellikle hala Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini sürdüren Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in şehrin şu anki görünümüne bürünmesinde tabi ki payı çok büyük.

Eskişehir - Porsuk Nehri


Eskişehir - Porsuk Nehri


Eskişehir konum itibariyle oldukça merkezi bir şehir olduğundan, ulaşım da hem çeşitli hem de kolay. İstanbul'dan gidecekler için en rahat ulaşım şekli Pendik'ten kalkan hızlı tren olacaktır. 2 saat 40 dk sürüyor. Özellikle bahar ayında yapılan bir seyahatte oldukça yeşil bir tablo seyredeceğinizden bu saatin nasıl geçtiğini büyük ihtimalle anlamayacaksınız. Tren için birkaç öneri:

- Hızlı trende pulman (business), pulman (ekonomi) ve ekonomi yemekli vagon tipleri mevcut. Business'ta tekli koltuklar, koltukların arkasında ekran ve yemek hizmeti bulunuyor. Ekonomi yemekli vagonda, 2 kişilik yan yana koltuklar mevcut. Bazı koltuklar birbirine dönük ve ortasında masa bulunuyor. Yemek fiyatın içinde, servis koltuğunuza yapılıyor. Ekonomi'de ise yediğiniz ve içtiğiniz herşey ekstra ücrete tabi. Ekonomi yemekli vagon bizim gittiğimiz vagondu ve memnun kaldık.

- Bazı koltuklar trenin gidiş yönüne göre ters kalmakta. Ters gitmekten rahatsız olan yolcular olabiliyor. Gidişte 7. sırada lokomotif yönünde gittik, dönüşte ise 5. sıraya kadar koltuklar düz, gerisi ise ters gitmiş oldu. Bu koltuklar vagona göre değişiklik gösterebilir, o yüzden belki de ön sıralardan almakta fayda var. Manzara bakımından a & b koltuklarının tarafında güzel bir tablo sizi bekliyor olacak.

Eskişehir'de aşağıda listelenen tüm yerleri gezmeniz durumunda 2 günde gezebilir, güzel bir hafta sonu geçirebilirsiniz. Yalnız kara iklimi hakim olduğundan en güzel zamanı bahar ayları olacaktır.

Eskişehir'de Gezilecek Yerler:

Odunpazarı, Eskişehir'in ilk Türk yerleşim alanı. Günümüzde, restore edilmiş konakları, çarşıları, müzeleri barındırdığı için olsa gerek, şehrin en tarihi ve turistik, dolayısıyla da en kalabalık bir semti. Birçok görülecek yer bu semtte toplanmış ve hepsi birbirine yakın. Yürüyerek çok rahat gezebilirsiniz. Bunlardan birkaçı:

Odunpazarı


1- Çağdaş Cam Sanatları Müzesi: Sanırım Eskişehir'de en çok beğendiğim yerlerden biri cam sanatları müzesi oldu. Birçok yerli ve yabancı sanatçının cam eserleri şu an sergileniyor ve hepsi birbirinden güzel. Üst katında ise Eskişehir'in tarihi ile ilgili bir şehir müzesi bulunuyor. Bu müze tam Abacı Konak Otel'in karşısında.

Çağdaş Cam Sanatları Müzesi

Çağdaş Cam Sanatları Müzesi


2- Balmumu Müzesi: Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in elinden çıkan, şehre bağışlanmış yaklaşık 160 ünlü kişinin balmumu heykellerinin sergilendiği müze. Yerli turistlerin, okul gruplarının oldukça yoğun bir şekilde ziyaret ettiği bu müzeye girişte oldukça uzun kuyruklar oluşabiliyor. Dolayısıyla okul gezilerinin olduğu bahar aylarına denk gelirseniz, sabah 9 gibi ziyaret edilmesi önerilir. Ne yazık ki bilet internet üzerinden almanız da size bir öncelik kazandırmıyor...

3- Kurşunlu Külliyesi: Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi'nde bulunan vakıf kaydına göre, 1517-1525 yılları arasında Çoban Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış. Bugün cami, sıbyan mektebi, misafirhane, mutfak, yemekhane ve kervansaray ayaktadır. Külliye'nin içinde ayrıca Lületaşı Galerisi de bulunmakta.

Kurşunlu Cami

Lületaşı Galerisi

4- Atlıhan El Sanatları Çarşısı: 1850 yıllarda yaptırılmış bu çarşı, o dönemde seyyahların, pazarcıların, hem kendilerinin hem de hayvanlarının dinlenmesi için yaptırılmış bir çarşı. Bugün birçok hediyelik eşya satan mağazayı içinde barındırıyor.

Atlıhan El Sanatları Çarşısı

5- Kurtuluş Müzesi: İsmet İnönü I. ve II. İnönü meydan savaşları sırasında bu müzenin bulunduğu evde kalmış, burada planlarını yapmış. O döneme ait ilginç detaylar var bu müzede. Örneğin bir odasında o dönemin gazeteleri, başka bir odada yine o döneme ait karitakür dergilerinden alıntılar mevcut.

Kurtuluş Müzesi

Kurtuluş Müzesi


Eskişehir'deki diğer görülmesi gereken önemli yerler ise:

6- Arkeoloji Müzesi: Eski çağlara dayanan bitki ve hayvan fosillerinden, Roma ve Bizans dönemine, lahitlerden mozaiklere çok çeşitli eserlere ev sahipliği yapan bu müze, 2011 yılında Eti grubunun sponsorluğunda tadilattan sonra yenilenmiş. Aslında ismi de Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi olarak değişmiş. İstanbul'daki kadar heybetli olmasa da görmeye değer.

Arkeoloji Müzesi


7- Bilim Sanat Parkı: Eskişehir'in en büyük parkı. Heybetli kapısından girip, ağaçlıklı yoldan parkın içine ilerlediğinizde bir kez daha ben nerdeyim diye kendinizi sorgulayabilirsiniz. Çünkü gerçekten Avrupa şehirlerindeki parklardan bir farkı yok.
4 bin metrekarelik bu parkın içinde, Disneyland'ı andıran bir masal şatosu, gölet, bu gölet içinde Amerika'nın keşfi sırasında Kristof Kolomb'un kullandığı korsan gemisinin  birebir kopyası, oyun alanları, gözlemevi gibi özellikle gençler ve çocuklar için eğlenceli-öğretici yerler bulunuyor.

Bilim Sanat Parkı


8- Şeyh Şücaeddin-i Veli Külliyesi: Eski bir tekke olan bu yapıdaki Kırklar meclisi hala cemevi olarak ibadet için kullanılıyor. Buranın bahçesinde, Bizans'a ait ufak kalıntılar ve anıt ağaç bulunuyor. Ulaşımı biraz zor, eğer aracınız yoksa burayı listenizden çıkarabilirsiniz.

Şeyh Şücaeddin-i Veli Külliyesi

Anıt Dut Ağacı


9- Seyyid Battal Gazi Türbesi: Bu külliye Eskişehir'in biraz dışında, Seyitgazi ilçesinde, Üçler Tepesi'nde bulunuyor. Seyyid Battal Gazi, İslamiyet'in yayılması için yapılan akınların birinde türbenin bulunduğu yerde 740 yılında vefat etmiş. Bu halk kahramanı için I. Alaattin Keykubat'ın annesi Ümmühan Sultan tarafından türbe ve cami yaptırılmış. Daha sonra buraya vefatından sonra Ümmühan Sultan için de bir türbe eklenmiş. Bence bu yapıyı asıl özel kılan şey, daha türbe yokken burada kalıntıları bulunan bir kiliseye, bugün sadece duvarları kalsa da, ek olarak yapılan bir türbe olması. Aynı zamanda avlusunda hala Bizans'tan kalma bir lahit bulunuyor. Sütunları, Selçuklu mimarisini yansıtan sepet sütunlar. Bu yapıların hepsi, bu topraklardan hangi medeniyetlerin geçtiğini ve hepsinin bir şekilde hoşgörü ile iç içe geçtiğini gösteriyor aslında..

Seyyid Battal Gazi Türbesi

10- Porsuk'ta tekne-gondol turu: Porsuk nehri, Eskişehir'i kuzey ve güney olarak bölen nehirdir. Nehir boyu birçok cafe ve restoran bulunuyor. Ayrıca belediyenin işletmesi olan tekne ve gondol turları da yapılmakta.

11- Devrim Arabası: Devrim arabası, ilk yerli yapım otomobildir. 29 Ekim 1961 tarihinde Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in Eskişehir'i ziyaret edeceği planlanınca, bu otomobil üretilip, sunulmuştur. İlk yerli yapım olduğu için de "Devrim" adı verilmiştir. O dönemin olanakları dahilinde yapıldığı için, kalıcı olmamıştır ancak birkaç yıl sonra "Anadol" adı verilen otomobilin üretimine başlanmıştır.

Eskişehir'de nerede kalınır?

Zincir otellerin bir kısmı burada da var. Ayrıca farklı şehir otelleri de mevcut. Ancak daha otantik bir konaklama isterseniz, Odunpazarı'nda birçok konak tipinde otel bulunuyor. Abacı Konak Otel sanırım bunlardan en biliniri. Tipik Odunpazarı konaklarının restore edilmesinden sonra otele dönüştürülmüş. Odalarının biraz bakıma ihtiyacı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim ancak hem otantik oluşu, hem konakların arasında kalan avlusu biraz bunları görmezden gelmenizi sağlıyor. Güneşli bir bahar sabahı, avlusunda kahve ve güzel bir sohbet sonrası şehri gezmeye devam ettik ve güne keyifle başlamış olduk.

Eskişehir'de ne yenir?

1- Çiğ Börek: Eskişehir denince ilk akla gelen Çiğ Börek oluyor. En önerilen ve en popüler olanı Papağan.

2- Balaban Köfte: Bir çeşit pideli köfte denilebilir. En meşhuru Abdüsselam Balaban Kebap olarak geçiyor. Ayrıca köfte ve balaban için Atlıhan El Sanatları Çarşısı'nın tam karşısında ufak bir köfteci olan Köfteci Ahmet de oldukça meşhur.

3- Met Helva: En meşhuru Tanınmış Helvacı. Ama Pazar günleri kapalı olduğu için diğer farklı markalardan da denenebilir. Örneğin Tarihi Balkan Helvacısı. Tahinli ve cevizli olan yaz helvası da oldukça güzel.

Almadan dönmeyin:

Eskişehir lületaşı ile ünlü, çarşılarda en çok bu taşla yapılan takı ve objeleri görüyorsunuz. Ufak bir hatıra alınmalı. El sanatlarına yatkın olanlar, bu hediyelik eşya dükkanlarından ham lületaşı da satın alıp, kendileri şekil verebilirler.

Belki Eskişehir'e has olmayabilir ancak, tesadüfen uğradığım bir lokumcudan aldığım kaymaklı lokum çok lezzetliydi. Ne yazık ki ismini hatırlayamıyorum ama Atlıhan El Sanatları Çarşısı'nın tam karşısında, Köfteci Ahmet'in yanında. Zaten oldukça kalabalık ufak bir dükkan, almadan dönmeyin.




2 Ocak 2018

Amsterdam - Bir Dünya Şehri

Hollanda'nın başkenti Amsterdam'ın kanallarını,bisikletlerini, lalelerini, peynirlerini veya değirmenlerini uzun uzun anlatabiliriz ama bence öncelikle bahsetmemiz gereken şey Amsterdam'ın bir dünya şehri olması. Çok büyük bir şehir değil belki ama birçok ülkeden birçok milletten insan var bu şehirde. Bununla beraber de neredeyse her ülkenin mutfağına ait çeşit çeşit ve lezzetli restoranlar var. Bu kültür çeşitliliğine rağmen çok da huzurlu.

Amsterdam

Amsterdam için haritayı açtığınızda görülmesi gereken oldukça fazla yer bulacaksınız. Nasıl sığdırırım diye paniğe kapılmayın, hem mesafeler uzak değil, hem de ulaşım ağı oldukça geniş ve dakik. Şehrin içinde tramvay, yürümek istemediğiniz noktada oldukça yardımcı olacaktır. Tabi bisiklet kiralamak da bir opsiyon. Şehir merkezinde en çok tercih edilen şey bisiklet - 1 milyondan fazla bisiklet mevcut. Bu nedenle de her yerde  geçiş öncelikleri var. Hem sürücü hem de yaya olarak çok dikkatli olmak gerekiyor.

Amsterdam'a vardığınızda Schiphol Havalimanı'ndan kalacağınız gün kadar süreleri olan  Amsterdam ve çevresi seyahat kartı alın. (Amsterdam & Region Travel Ticket) Günlüğü 18,5 Euro olan bu kartın maximum süresi 3 gün. Tüm detaylı bilgiyi buradan edinebilirsiniz.
Eğer çok fazla müze gezmeyi planlıyorsanız, müzeleri de kapsayan I Amsterdam Şehir Kartı'nı da tercih edebilirsiniz.

Şehirde herkese göre yapılacak farklı şeyler var, dolayısıyla bir kısmı bu yazıda yok ama gün gün neler yapılabilir, arayanlar için yardımcı olabilir:

Istanbul'dan Amsterdam'a sabah uçağı ile geliyorsanız, 3 saatlik bir uçak yolculuğunun ardından öğle saatlerinde şehire varacaksınız. Havalimanından şehre gelmenin en uygun yolu Schiphol Havalimanı'dan şehrin Merkez İstasyonu'na giden trenler. Yaklaşık 20 dk. sürüyor. Alacağınız toplu taşıma kartı burada da geçiyor. Sonrasında kalacağınız yere göre hemen istasyonun önünden kalkan tramvaylardan uygun olanına binebilirsiniz. Amsterdam'da müzeler genellikle 17:00'ye kadar açık. Dükkanlar ise genellikle 18:00'e kadar. Perşembe günleri ise daha geç yani 21:00'de. O nedenle planlarınızı bu saatlere göre yapabilirsiniz. Müze, alışveriş ve akşam yemeği arasında yapılacak en iyi şey çok sayıda pub'lardan birine girip yorgunluk atmak olabilir.

1. Gün:

Bizim ilk gün için tercihimiz Albert Cuyp market oldu. Amsterdam'ın bu en büyük ve en popüler açık pazarında, tekstilden, hediyelik eşyaya, peynirden, balığa kadar herşey tezgahlarda satılıyor. Ayaküstü yenecek şeyler de mevcut. Her gün 09:00 - 17:00 arası açık. Bu pazarın olduğu sokağı kesen sokaklarda da birçok restoran ve bar var.

Tipik bir Hollanda yemeği olarak gösterilen çiğ ringa balığını buradaki bir tezgahta denemeniz mümkün. Genelde herkes tarafından sevilmiyor ancak denenebilir...Bu civarda en tavsiye edilen yerlerden biri bir hamburgerciydi: The Butcher. Denedik ve gerçekten çok beğendik. Kalabalık olsa da pes etmeyin bekleyin. Hamburgerin yanında tatlı patates kızartmasını deneyin.

The Butcher

Akşam yemeği için tercihimiz daha çok etleri ile meşhur olan Cafe Loetje. Soslu bir et olan Bali Steak burada oldukça popüler. Şehrin birçok yerinde şubesi var, biz Johannes Vermeerstraat'taki ilk şubesini tercih ettik. Rezervasyon şart, diğer türlü özellikle akşam saatlerinde giderseniz biraz beklemeniz gerekecek.

2. gün

Otel rezervasyonumuzu yaparken kahvaltıyı özellikle tercih etmedik ki, Amsterdam'ın şirin ve lezzetli cafelerini olabildiğince deneyelim. Sabah bagelları (susamsız simit şeklinde ekmekler diyebiliriz) ile ünlü Bagels & Beans'de güzel bir kahvaltı ettik. Yine buranın da birçok şubesi var ama bugünü müzelere ayırdığımız için, Van Gogh Müzesi'ne çok yakın olan şubeyi, Van Baerlestraat üzerindeki şubesini seçtik.

Bagels & Beans

Bugün gezeceğimiz Van Gogh ve Rijks Museum biletlerini, uzun kuyruklarda vakit kaybetmemek için online satın almıştık. Kendi internet sitelerinden ulaşacağınız bu biletlerden Van Gogh için özellikle bir saat aralığı seçmeniz gerekiyor. Rijks Museum ise belirli bir tarih aralığı için size bilet sunuyor. Biz öncelikle 11:00'de Van Gogh Müzesi'ne giriş yaptık. Adından da tahmin edilebileceği gibi hem Van Gogh'un tablolarını, hem de hayatına dair bilgileri burada bulduk. Rijks Müzesi'ne geçmeden önce Blushing adlı bir cafede kahve molası verdik.

Van Gogh Müzesi - Ayçiçekleri tablosunu inceleyen öğrenciler

Rijks Museum, Hollanda'nın ulusal bir müzesi. Bugünkü binası 1885'de açılmış. sanat, zanaat ve tarih alanında parçalar sergileniyor. En önemli ve ihtişamlı tablolarından biri Rembrant'ın Gece Devriyesi tablosu. Müzede ayrıca çok geniş bir sanat tarihi kütüphanesi de mevcut.

Rijks Muzesi  - Kütüphane

Müzeyi ne kadar detaylı gezeceğiniz ile bağlantılı olarak yarım gün kadar ayırmanızı ve her şekilde mutlaka gezmenizi öneririm. Bizim bugün 11:00'de başlayan müze gezimiz, 17:00'de müze kapanana kadar devam etti.

Sonraki durağımız kendi biralarını yapan IJ Brewery. Burada 5 bira çeşidinden oluşan tadım menüsünü, Hollanda peyniri eşliğinde tattık. Her Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri 15:30'da 20 kişilik grup olarak tur yapılıyor, biralarını nasıl yaptıkları hakkında detaylı bilgi sahibi olunuyor. Yalnız saatler konusunda dikkatli olunmalı. 14:00 - 20:00 arası açıklar.

Brewery IJ

Akşam yemeği için yine et tercih ettik ama bu sefer Arjantin mutfağına sahip Luna'ya gittik. Yemekler oldukça lezzetliydi ve servisten de çok memnun kaldık. İçerisi biraz küçük olduğundan rezervasyon şart. Trip Advisor üzerinden kolaylıkla yapabilirsiniz.

Bu arada yine önerilen et restoranları arasında bu aralar kaburgası ile ünlü Cafe de Klos ve Cannibale Royale var.

3. Gün

Sabah ilk olarak 9 Streets olarak anılan, ünlü alışveriş bölgesinde yer alan Pancakes Amsterdam'a uğradık. (Berenstraat 38). Sebzeli, tavuklu bir de keçi peynirli krepleri ile kahvaltı ettik. Bagels & Beans kadar bizi etkilemedi. (Zevkler farklı olabilir) Krep yerine sadece pancakeleri de denenebilir. Ama bu şirin dükkan sanırım her görülmesi gereken listesinde yer alıyor. Zira kapısında mutlaka masa bekleyenleri görebilirsiniz. Saat 10:30 gibi kendimize rahatça yer bulabildik.
Buranın birkaç şubesi var. Anne Frank'in evi görülmesi gerekenler listenizde ise bu müze ile aynı caddede bulunan şubesine de uğrayabilirsiniz.

Pancakes Amsterdam

Kahvaltıdan sonraki durağımız Zaanse Schans'te bulunan değirmenler. Buraya Merkez Tren İstasyonunun hemen arkasındaki otobüs duraklarından kalkan otobüs ile 45 dk içinde direkt ulaşabilirsiniz. Ulaşım kartı burada da geçiyor. Dönüşte ise indiğiniz duraktan aynı otobüs ile geri dönebilirsiniz. Her 15 dk'da bir otobüs var.

Zaanse Schans

Zaanse Schans, projelendirilmiş ve sonradan oluşturulmuş bir bölge. Şöyle ki, 19. yy ortalarında endüstriyel dönüşüm Hollanda'nın Zaan bölgesinde görülmüş. 1961 yılından itibaren de, bu bölgedeki evler, Zaanse Schans'a kara veya denizyolu ile taşınmış. Böylece bugün gördüğümüz Zaanse Schans, değirmenleri, tahta evleri ve depolarıyla Zaan bölgesinin o dönemde nasıl göründüğünü bize hatırlatıyor. Şu anda orada bulunan evlerin bir kısmı özel mülk. Diğerlerinde ise, kiminde peynirin yolculuğunu görüp satın alabiliyorsunuz, çikolata dükkanında kendinize sıcak çikolata yapıp, değişik çikolatalar alabiliyorsunuz, tahta ayakkabı yapımını seyredip, değirmen nasıl çalışır tanık olabiliyorsunuz. Böylelikle aslında Hollanda'nın kültürüne de tanıklık etmiş oluyorsunuz. Gireceğiniz dükkanların genel olarak kapanış saati 17:00. Kış sezonunda gün ışığını da hesaba katınca, bu saate kalmamanızı öneririm.

Tahta Ayakkabi Atölyesi

Vaktiniz varsa, yine tipik Hollanda'yı göreceğiniz Edam-Volendam'a da uğrayabilirsiniz. Bahar aylarında ise, lale bahçeleri ile ünlü Keukenhof'u ziyaret edebilirsiniz.

Biz, Zaanse Schans'da yaklaşık 2 saat gezdikten sonra, dönüşümüzü yine aynı otobüs ile yaptık ve günün geri kalanını biraz alışverişe ayırdık. Alışveriş için farklı birkaç yer var Amsterdam'da. Ufak butikleri, antikacıları, sevimli cafeleri ile 9 Streets, lüks markaları barındıran P.C Hooftstraat, farklı markaları barındıran çok katlı De Bijenkorf ve ve sadece yayalara açık olan, farklı bir çok markayı bulabileceğiniz Kalverstraat ve Leidsestraat.

P.C. Hooftstraat

4.gün

Bugüne yine güzel bir sabah kahvaltısı ile başladık ve çok fazla turistin rağbet etmediği, Vondelpark tarafındaki Dignita'ya gittik.

Dignita

Nefis omletleri ile enerji topladıktan sonra, tramvayı kullanıp Dam Meydanı'na vardık, oradan Kalverstraat ve civarındak alışveriş için gezdikten sonra Spui Meydanı'ndaki publardan birinde mola verdik. Bu meydanda Cuma günleri kitap pazarı kuruluyor. Spui ayrıca, şehrin en eski tahta evini de barındıran, belki de çok kez kapısının önünden geçip farkına bile varılmayan Begijnhof'a da ev sahipliği yapıyor. Hele kalabalık bir haftasonu, kapıdan geçip avluya vardığınızda sanki farklı bir zaman dilime geçmiş gibi hissediyorsunuz. Bu avlu 1346 yılında, manastır yeminleri olmadan rahibe olarak yaşayan bir katolik kardeşlik birliği olan Begijntjes için ibadethane olarak yapılmış, ancak artık günümüzde evler kız öğrencilere veya yaşlı kadınlara kiralanmakta.

Begijnhof

Eğer seyahat günleriniz Cumartesi gününü de kapsıyorsa, Jordaan bölgesindeki Noordermarkt'a uğrayabilirsiniz. Burada tezgahlarda antikalardan, organik yiyeceklere neredeyse herşeyi bir arada bulabilirsiniz. Çeşit çeşit mantarlar, istiridyeler, yıllanmış peynirler...Sonrasında ise hem yorgunluğunuzu atmak hem de nefis elmalı pie'larından tatmak için Winkel 43'e uğrayın.

Gün içinde yolunuzu mutlaka Van Stapele'ye düşürün ve canınız tatlı çekmese bile mutlaka içi beyaz çikolatalı sıcak kurabiyelerinden tadın ve hatta paket olarak yanınıza alın. Paket alırsanız 4 gün dayanıyor!

Van Stapele
Bu günü ve Amsterdam gezimizi güzel bir akşam yemeği ile kapatmak istedik ve tavsiye üzerine çok şirin bir Karayip restoranına gitmeye karar verdik: Plato Loco. Yemekleri, servisi, ilgileri, ambiyansı oldukça hoşumuza gitti. Kısaca soğuk bir kış gününde hem içimiz ısındı hem de gezimizi keyifli bir şekilde noktayı koymuş olduk.

Plato Loco