15 Temmuz 2014

Yunanistan - Girit

Dede topraklarını görmeye, artık zar zor hatırladığımız dedemin ve kardeşlerinin anılarını yerinde hatırlamak için gittik Girit'e.

Herkesin ortak bir geçmişi, bir hikayesi var burada. Turistik diyaloglar değil Giritlilerle yaptıklarımız. Gerçekten, içten hikayeler bunlar. Birisinin büyükannesi İstanbullu, birisi Fener Patriğine şarkı söyleyen koro ile İstanbul'a gitmiş 2 ay önce. Diğerinin ailesi Kapadokyalıymış. Her biri ne kadar birbirimize benzediğimizden bahsediyor. Hatta fiziksel olarak da o kadar yadırgamıyorlar ki, direkt Rumca konuşmaya başlıyorlar.

Girit, yüzölçümü itibariyle Akdeniz'in en büyük 5. Adası. Diğer Yunan adaları gibi uzun bir haftasonu kalmak yetmez, batıdan doğuya tüm şehirlerini görmek isterseniz 1 hafta ayırmanız gerekir.

Bir tura bağlı kalmadan, kendiniz gitmek isterseniz, direkt bir ulaşım ile gidemiyorsunuz adaya. Alternatifler var tabi ki ama en tercih edilenler, Atina'ya oradan da Hanya veya Kandiye'ye 45dk'lık uçuşlar. Bir diğer yol ise, yine Atina'ya gidip, sonrasında Pire limanından gemi ile gece boyu süren bir yolculuk.

Girit'in 2 büyük şehri Kandiye ve Hanya. İkisi de liman şehirleri. Başkent Kandiye (Heraklio), Yunanistan'ın 5. Büyük şehri. Hanya'ya göre daha şehir görüntüsünde. Çok fazla zamanımız olmadığı için daha batıda kalan Hanya'ya bu sefer gidemedik. Atina'dan direkt bir uçuşla gezimize Kandiye'den başladık. 

Kandiye

Kandiye'de havalimanı ve şehir merkezinin arası taksi ile 10 dk. mesafede. 
Şehri gezmeye, sahil tarafından başladık. Liman'ın en ucunda Venedik kalesi bizi karşılıyor. 


Kandiye Liman

Burada kısa bir yürüyüşten sonra, öncelikle enerji toplamak için Girit yemekleri ile açılışı yapalım istedik. Sahildeki Ippokambos bize bu enerjiyi fazlasıyla verdi. Hem yemekler, hem servis, bütün yol yorgunluğumuzu aldı. Neredeyse tüm yemekler aslında bizim bildiğimiz yemekler ancak hem malzemelerin doğallığı ve tazeliği, hem de zeytinyağları yemeklere ayrı bir lezzet veriyor. Girit'te ev yapımı şaraplar da oldukça ünlü. Ippokambos'ta Sofra şarabımız da oldukça lezzetliydi. Sonrasında siz ayrıca istemeden meyve ve tatlı ikramları var. Ve tabi, tüm bunları sindirmek için de "raki". Yine üzümden yapılmış bu içkiyi küçük shotlar ile ancak içebiliyorsunuz, zira oldukça sert. Girit'e özgü raki ise, bal ve baharat da içeriyor.

Yemekten sonra şehri gezmeye, 25 Ağustos caddesi ile devam ettik. Burası araç trafiğine kapalı, sahilden başlayıp, şehrin içine doğru devam ediyor. Daha çok sağlı, sollu olarak turistik eşyalar satan dükkanlarla dolu. Biraz devam edince sol tarafta Aziz Titos kilisesine ulaşıyoruz. Bu kilise, Bizanslılar zamanında ilk ortodoks kiliselerinden bir tanesi iken, adanın Türk hakimiyetine girmesiyle camiye dönüştürülmüş. 1856'daki büyük depremle yıkılmış. Yeniden Osmanlı mimarisine uygun bir şekilde yapılmış. Ancak mübadele ile beraber minaresi yıkılarak, bugünkü kilise formuna gelmiş. İçinde hala gümüş bir sandık içinde Aziz Titus'un kafatasını barındıyor. Kilisenin etrafında cafe ve barlar da bulunuyor.


Aziz Titus Kilisesi


Biraz daha devam ettiğimizde, venedik loncası, sonrasında Morosini çeşmesini barındıran ufak bir meydan olan Aslanlı meydana varıyorsunuz. Kandiye'nin en hareketli meydanı burası. 


Morosini Çeşmesi veya Aslanlı Çeşme

Meydana bakan cafelerden hangisinde otursam derseniz, 1922 yılında İzmir'den Girit'e göçen Rum bir ailenin o zamandan beri faaliyet gösteren börekçisi Fillo... Sofies'i öneririm. "Bougatsa" dedikleri içinde krema olan böreği ile ünlü.

Bougatsa

Meydandan ilerleyip, sola doğru kıvrıldığınızda, başsız bir heykele ev sahipliği yapan Bembo çeşmesine, oradan devam ettiğinizde de, Eleftherios meydanına varırsınız. Meydan, Yunanistan'ın eski başbakanı, Girit doğumlu Eleftherios Venizelos'un heykelini de barındırıyor. Meydanın bir köşesinde arkeoloji müzesi var. Burada Minos uygarlığına ait, Knossos sarayından çıkarılan birçok eseri bulabilirsiniz.

Knossos sarayı, en eski uygarlıklardan biri olan Minos uygarlığının kalbi, muazzam bir açıkhava müzesi. 
Aslında Minos uygarlığının ilk zamanlarında saraylar yokmuş. Sonraki dönemler de ikiye ayrılmış. İlk zamanların sarayları depremlerle yıkılmış. İkinci dönemde, bu kalıntıların üzerine tekrar saray yapılmış. Gezdiğimiz kalıntılar, o dönemin kalıntıları.


Knossos Sarayı

Burayı Yunan bir arkeolog keşfetmiş, sonrasında asıl kazı İngiliz arkeolog Arthur Evans'ın Türk bir Bey'den arazisini satın aldıktan sonra başlamış. Sarayın bu bölgeye yapılması, coğrafi olarak tepede yer aldığı için, korunmaya gerek duyulmamasI yüzünden.
Minos uygarlığında tek bir tanrıçaya inanılıyormuş. Ona yiyecekler ve mücevherler sunuluyormuş. Hem kalıntılardan, hem rehberin anlattıklarından - ritüeller, yeme içme, vs- çok etkileniyosunuz. Uygarlık için tavuskuşları ve kediler kutsal hayvanlar. O nedenle de girişte birkaç tane tavuskuşu var. Turistlere hem kuyrukları, hem de erkerklerinin dişilere yaptıkları kurlarıyla poz veriyorlar sanki..
Knossos sarayı, şehrin biraz dışında. Eğer arabanız yoksa, otobüs terminalinden 15 dk'da bir kalkan otobüsler ile 10 dk'da ulaşmanız mümkün. Pazar günleri ücretsiz. Dilerseniz 4 kişilik rehberli turlara 10€'ya katılabilirsiniz.

Kandiye için tercih ettiğimiz otel Lato Boutique Hotel'di. Konumu, hizmeti, yemekleri ile bizden tam not aldı. Terasındaki Yunan yemeklerini modern dokunuşlarla sunan Herb's Garden da turistler arasında oldukça popüler. Yine Kandiye'de sahil kısmında denemeniz gereken bir diğer restoran da Paralia. Ağırlıklı olarak balık restoranı, yemekler oldukça lezzetli, haşlanmış pancar kökü ve dolma, denemeden dönmeyiniz...

Girit Mutfağı


Resmo

Resmo'ya Kandiye'den günübirlik bir gezi yaptık. Sahilde otelimize 5 dk mesafedeki otobüs terminalinden yarım saatte bir otobüs kalkıyor Resmo'ya. (Ada olmasına rağmen otobüs ağları geniş ve düzgün çalışıyor) 1,5 saatlik yolculuk oldukça keyifli. Hem ara ara deniz manzarası, hem de zeytin ağaçları. Yollar kıvrımlı ama düzgün. Zakkum ağaçları ile dolu, sanki özellikle dikilmiş gibi...

Resmo sokakları

Resmo'da gerçekten bir Yunan adasında olduğunuzu hissediyorsunuz. Daracık yolları, kalesi ve feneri var. Bunlar da Venediklilerden. Eski şehirdeki ufak koy, restoranlarla çevrilmiş. 

Resmo 


Denizin kenarındaki restoranlarda keyifli bir yemek yiyebilirsiniz. Ayrıca şehrin içindeki upuzun kumsalından denize de girebiliyorsunuz. Sıra sıra otellerin kiralık şezlong ve şemsiyeleri var. Sezonu burada açtık. 

Resmo sahil


Aya Nikola

Aya Nikola'ya da Kandiye'den yine 1,5 saatlik bir otobüs yolculuğu ile ulaşabiliyorsunuz. Express bir otobüse denk gelemedik giderken ama oldukça keyifli bir yolculuktu. Turistik sahil kasabaları arasından geçtik. 
Aya Nikola da bir sahil kasabası, kordon ve küçük bir lagüne sahip. 

Aya Nikola Lagün
Aya Nikola

Turistik eşya dükkanları, biraz yemek, biraz içmek derken bir gününüzü burada rahatlıkla geçirebilirsiniz. Burada da kasabanın içinde farklı koylarda denize girme imkanınız var. Ammoudi plajını sadece denizin rengi için bile tavsiye edebilirim.

Ammoudi Plajı

Dede toprakları mıdır bilinmez, Girit'ten dönerken, bir hüzün çöktü içime. En yakın zamanda bu sefer Hanya'yı katarak tekrar bir ziyaret etmek gerekecek.