11 Ocak 2014

Tayland - Bangkok & Pattaya (2)

Tayland turumuza devam ediyoruz. Pattaya'dan sonra istikamet Bangkok!

"Meleklerin kenti, tanrısal güçlerin yüce mekanı, hiç yenilmeyen büyük orduların, büyük ve önemli krallığın, dokuz soyluların ihtişamının, büyük saray ve yüce krallık yerleşiminin, tanrısal aşkınlığın ve yeniden doğan ruhların hüküm sürdüğü şehir"
Bu en uzun şehir ismi, sakinlerine pek kullanışlı gelmemiş belli ki, Bangkok denivermiş. 

Bangkok'da irili ufaklı yüzü aşkın Budist tapınağı var. Bunların arasında görülmesi gereken üç farklı tapınak var. Bunlardan ikisini bir güne sığdırmak mümkün.
İlk durağımız Wat Traimit: Aynı zamanda Altın Buda'nın tapınağı olarak da biliniyor. Dünyanın en büyük altın Buda'sına ev sahipliği yapıyor. 4 mt. uzunluğunda ve 5 ton ağırlığında. Yanlışlıkla 1955 yılında bulunmuş, yaklaşık 20 sene sonra altın olduğu düşürülüp kırılınca anlaşılmış.

Altın Buda

Aynı bahçenin içinde küçük bir tapınak daha var. Daha çok yardım işleri için birşeyler satılıyor. Burada bir Buda rahibi bileğimize aşk ve şans bilekliği bağladı. 9 gün boyunca çıkarmadık.

Aşk ve şans için

Sonraki durağımız Wat Pho: hem Bangkok'un en eski ve en büyük tapınağı, hem de masaj okulu. Meşhur olmasının bir diğer sebebi içinde 46 mt. uzunluğundaki yatan Buda'yı barındırması. Tapınağın seramik dekorasyonu harikaydı. Buranın bahçesi sıcak havanın ve yorgunluğun ortasında bir vaha gibi geldi bana. Birkaç dakika merdivenlerde oturdum ve bu huzur dolu anı yaşamak istedim .Kaç günün yorgunluğuna iyi geldi..

Bangkok'daki ilk akşam yemeğimizi Sukhumvit bölgesindeki Seafood Market'da yedik. Seafood Market'da çok çeşitli deniz ürünlerini çok ucuza yiyebiliyorsunuz. Önce bir hipermarketin balık bölümünü andıran tezgahlardan istediğiniz ürünü, istediğiniz miktarda alıyorsunuz. Yengeç, mavi yengeç, midye, istiridye, karides ve balık çeşitleri bunlardan bazıları.



Kasada ödemenizi yaptıktan sonra, garsona teslim ediyorsunuz. Masanıza oturduğunuzda ise, yine garsonunuza nasıl ve hangi sosla pişirilmesini istediğinizi söylüyorsunuz. Sonrasında ise iştahla yiyorsunuz :) Ambiyans olarak not versem bayağı düşük verirdim, çünkü hangar gibi ve çok aydınlıktı. Ancak değişik bir deneyim yaşattığından yine de tavsiye ederim.

Yemekten sonra Patpong'dayız. Bu bölgede her tarzda bar var. Ancak ben barlardan çok gece pazarını tavsiye ederim. Dar, tezgahlarla örülmüş bir sokakta, hem yerel ürünleri hem de aradığınız her markanın taklidini bulabilirsiniz. Pazarlık konusu ise ayrı bir deneyim. Bir ürünü yarı fiyatından daha da ucuza alabilirsiniz.

Bangkok'daki ikinci günümüz kanal turuyla başlıyor. Kanal boyunca hem derme çatma binalar, hem güzel evler hem de tapınaklar var.

Kanal kenarındaki evlerden biri

Kanal üzerinde küçük bir hayvanat bahçesinde duruyoruz: Snake Zoo. Turistik yılan şovları, maymunlar, iguanalar, tavus kuşlarını barındıran bu hayvanat bahçesini vaktiniz kısıtlıysa pek tavsiye etmiyorum. Özellikle Pattaya'daki hayvanat bahçesinden sonra biraz sönük kalıyor.

Kanal üzerinde biraz daha ilerledikten sonra, inanılmaz güzellikte, birçok Bangkok fotoğrafına konu olan Wat Arun tapınağına geliyoruz.

Wat Arun

Bu tapınak içi gezilebilen bir tapınak değil. Dışarıdan dik merdivenlerle çıkılıp, harika bir manzara seyrediyorsunuz. Tapınak çinileri ile ünlü, rengarenk.

Buradan sonra turdan ayrılıyoruz ve Jim Thompson'ın evine gidiyoruz. Dışarıdan baktığınızda normal bahçeli bir ev sanki. Hele olduğu bölgede, 3 farklı alışveriş merkezi var. Bunlar da birbirine yayalar için yapılmış tüplerle bağlı. Jim Thompson'ın evi ise bu karışıklık içinde bir vaha adeta.

Jim Thompson Evi'nde Buda'ya sunum

Jim Thompson kim peki? Amerikan askeri olarak Tayland'a gelir. Hayran kaldığı bu ülkede kalır, ipek ve pamuk işine girer. Ancak 60'lı yıllarda Malezya'da kaybolur. Sonrasında evi bir müze haline gelir. Evi tipik Tay evlerinin 6 tanesini yanyana koyulmasından oluşuyor. Her 30dk.'da bir rehberli ve farklı dillerde turlar var müzede.
JT, Oldukça ünlü ve kaliteli bir marka olmayı başarmış. Bahçede JT markalı ipek ürünlerin de bir satış mağazası var.

Bangkok'da mutlaka görülmesi gereken diğer bir yer ise Yüzen Çarşı. Bangkok'un dışında, kayıklara bineceğiniz bölgeye karayolu ile varıyorsunuz.

Yüzen çarşıya doğru

Yüzen çarşıda bir satıcı

Bir tur ile Tayland'a gelmemişseniz günübirlik bir tura da katılabilirsiniz. Sonrasında kayıklara binip, dar kanallardan geçip, etrafı seyredip, kanal etrafında satılan yiyecek, içecek, hediyelik eşya tezgahlarında kendinizi kaybediyorsunuz. Bazı satıcılar kayıklarında satıyorlar bu ürünlerini, diğer tezgahlar ise karada.

Bangkok da eski ve yeniyi bir şekilde barındıran şehirlerden biri. Tapınaklar var ama bir tarafta da gökdelenler var. Ve bu gökdelenlerin üst katlarındaki restoran ve barlar oldukça popüler.

Moon Bar'dan Bangkok

Biz Banyan Tree otelinin 52. katındaki Safran'da Tay yemeklerinin tadına baktıktan sonra, 59.kattaki terasta Vertigo & Moon Bar'da manzaranın tadını çıkardık. Burası olmasa bile başka bir teras barında birşeyler içmeden dönmeyin derim.

Yoğun bir günün yorgunluğunu atmak ama aynı zamanda ılık bir havanın da keyfini çıkarmak isterseniz, Mandarin Oriental otelinin nehir kıyısındaki terası da tam size göre olabilir. Kokteylleri bir harika.
Jazz dinlemek isterseniz, yine otelin içinde hemen yan taraftaki bara da uğrayabilirsiniz.



Tayland programınıza adaları da dahil etmenizi öneririm. Bu arada da söylemiş miydim, Tayland'a vize yok! ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder