7 Aralık 2013

İsrail - Kudüs & Tel Aviv


Hiç unutmuyorum, İsrail gezimizi bitirmiş, Tel Aviv'den İstanbul Atatürk Havalimanı'na inmiş, bavullarımızı bekliyorduk. Aynı uçaktan inmiş ve bavul bekleyen bir bayan: 
- Pardon, çok merak ettim, neden İsrail'e geldiniz? dedi. 

Çok da şaşırmamıştım bu soruya aslında, uçakta bizim grup gibi yabancı bir grup yoktu, daha çok iş, okul, belki de akraba ziyareti yapan insanlar vardı. Bana bu kadar huzur veren, bu etkiyi sadece birkaç gün değil, uzun bir süre hissettiren, fırsat olsa bir kere daha giderim dediğim bu yerlere neden mi gittik?: 

Bugün baktığımda hayatımın önemli bir bölümünü kaplayan eski çalıştığım şirketimin ilk motivasyon gezisi. Önce biraz çekince belki, biraz merak, ama iyi ki de gittik dediğim bir gezidir, Kudüs-Tel Aviv gezisi.

Gezimiz; Kasım ayının bir Perşembe gecesi, bu bir grup genci, orada bir anneden farksız bizi sahiplenen, ağırlayan, her detayı düşünmüş Tel Aviv'deki kontağımız Rinat'ın ve rehberimiz Mike'ın bizi Tel Aviv havalimanından almasıyla ve yaklaşık bir saatlik karayolu yolculuğu ile Kudüs'e varmamızla başladı. Detaylardan bir tanesi, hepimizin odasında birer ciltli İsrail'in havadan çekilmiş fotoğraflarının olduğu bir kitaptı. Hala kitaplığımdadır...

Cuma günü gözümüzü Kudüs'te açtık. Güzel bir kahvaltıdan sonra, ilk olarak Zeytin Dağı'ndan Kudüs'e kuşbakışı baktık. Sonrasında Eski Kudüs'ün surlarının içine adım attık ve şehir bizi ezan, ilahi ve çan seslerinin birbirine karıştığı bir atmosfer ile karşıladı.

Zeytin Dağı'ndan Kudüs

Etrafta yerlisinden, turistine birçok insan vardı ama bu şehir ne kadar huzurlu ve sakindi...Mezhepler arası gerginlik çıkmasın diye, ön tarafının kimse tarafından süpürülmediği İsa'nın çarmıha gerildiği kilise, Ağlama duvarı, Müslüman bölgesi ve El Aksa Cami. Müslüman bölgesine geçmek için kimliğinize ve dininize bakılıyor. Gruptaki bir yabancı dışarıda bekledi örneğin.Tüm kızlar ihrama girdi ki hala bakıp gülüyorum (bu şekilde girmek zorunlu değil ama) ve Müslüman bölgesini, El Aksa Cami'ni gezdik. Akşam ise Kudüs'ün modern hayatına tanık olduk. 

İkinci günümüzün rotası ise Masada ve Lut Gölü. Masada neresi derseniz, Nefe Çölü'nde yer alan, Romalılara teslim olmak istemeyen 960 Yahudi'nin intihar ettiği çok eski bir yerleşim yeri burası. Teleferik ile ulaşılan bu tepede, şu an sadece kalıntılar var. Etrafta ise ne bir bitki örtüsü, ne bir ses, o kadar sessiz ki, inanılmaz...

Masada'dan görüntü

Bu sessizliğin içinde bir sürpriz vardı bize. Rinat ve Mike, birden kırmızı beyaz kareli piknik örtülerini, atıştırmalıkları, plastik kadehleri ve şarapları çıkardılar. Ve İbranice'de de "Şerefe" yi öğrendik: Lechaim (yazım hatası varsa affedin lütfen)

Masada'dan sonra bir sonraki durağımız Lut Gölü idi. Bilmeyenler için, Lut gölü veya Ölü Deniz; yeryüzünün en alçak ve en tuzlu 3. gölü. 

Bu arada yollarda çok sayıda barikat ve asker gördük ama herhangi bir problem yaşamadık.

O dönemde Jean-Christophe Grange'ın Leyleklerin Uçuşu kitabını okuyordum. Bu kitapta Kibbutz'lardan bahsediliyordu ve ben araştırmama rağmen, buraların neye benzediğini görmek istiyordum. Kibbutz, İsrail'de ortaklaşa kullanılan yerleşim bölgelerine verilen isim. Buradaki ailelerin ekonomik sorumlulukları yok. Herşey ortak yapılıyor. Çocuklar bile ortak yetiştiriliyor. Yol üstünde bir tanesine rastladık, çok fazla içeri girmeden, şöyle bir baktık, uzaktan minyatür bir köyden farkı yoktu aslında...

Lut Gölü'ne ulaştığımızda, akşamüstü olmuştu. Burada da bizi çok güzel bir organizasyon bekliyordu. Gölün etrafındaki 5 yıldızlı otellerden bir tanesine girdik, çamurlara bulandık ve kendimizi gölün tuzlu suyuna bıraktık. O kadar tuzlu ki, hareket etmeye gerek kalmadan zaten suyun üstüne öylece duruyorsunuz...Çıkıp temizlendikten sonra ise, meyveler, meyve suları ile iyice detoks kıvamına geldik. 



Gezimizin son gününde Tel Aviv'deydik. Şehri keşfedecek fazla vaktimiz yoktu ne yazık ki, ancak zaten bende yarattığı ilk izlenim, bizim Güney şehirlerine ne kadar benzediği yönündeydi.
Son sürprizimiz ise, odalarımıza bırakılan arkalarında "I survived my Israel trip" yazan hem komik, hem de ironik t-shirtlerimizdi.

Hilton Tel Aviv'den bakış
Eğer kozmetik ürünlere benim gibi meraklıysanız, dönerken mutlaka Ölü Deniz içerikli ürünlerden almanızı tavsiye ediyorum. Benim favori markam Ahava. Ve tabi ki çamur...orada yaşadığınız deneyimi evinize döndükten sonra tekrar hatırlamanız için...

Son olarak havaalanı için mutlaka fazla fazla zaman bırakın. Zira bavulunuz çok ince bir şekilde arandığı için, girişte uzun kuyruklar oluşuyor.

Üzerimde uzun bir süre dinginlik ve arınmışlık duygusu bırakan bu yerlere, belki tekrar bir fırsat olur, giderim kimbilir...








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder