26 Ocak 2014

İtalya - Bolonya & Verona

Midemi mutlu eden şehir, Bolonya! Sadece bolonez soslu makarna -ki burada tagliatelle al ragu deniliyor- değil tabi, ne yersem yiyeyim, herşey mi lezzetli olur!

Kızıl binalarıyla, atmosferiyle, yemekleriyle, akşamüstü aldığımız aperitivolarla, dönerken aklımın kaldığı şehirlerden biri oldu.

Bolonya, İtalya'nın kuzeyindeki Emilia-Romagna bölgesinin merkez şehri. Gidiş kolay, çünkü THY'nin direkt uçuşu var. Biraz otel araştırmasından sonra, tren istasyonunun hemen karşısındaki Mercure Bologna Centro
otelinde karar kıldık. Bazı şehirlerde tren istasyonları çevresinde konaklamak güvenli olmasa da, Bolonya'da gayet rahattık. Dışarıdan öylesine bir bina ama sizi şehirden tamamen koparan bir avlusu var.
Şehir zaten küçük olduğu için, ulaşım için de rahat, merkeze ana caddesinden 15 dk'lık bir yürüyüş ile varabiliyorsunuz.

Bolonya'nın ana caddelerinden biri Via Independenza. Şehirdeki diğer cadde ve sokaklarda da olduğu gibi, burada da yürürken kemerler ile kaplanmış kaldırımlardan yürüyorsunuz. Yani hava yağmurluysa, hiç ıslanmadan alışverişinizi ve yürüyüşünüzü yapabiliyorsunuz.



Via Independenza üzerinden şehrin meşhur meydanı Piazza Maggiore'ye varıyorsunuz. Bu meydan, 15. yy'dan kalma, tam merkezinde Neptün heykeli ve çeşmesi var.

Piazza Maggiore
Meydanın etrafında bulunan Pietro ve Petronio bazilikalarını gezebilirsiniz. Özellikle Petronio bazilikası heybetiyle, içindeki büyük orgla ve yine içinden geçen meridyenle gezilmeye değer.

Piazza Maggiore'yi çevreleyen kemerlerden birine fısıltı duvarı deniyor. Burada ters köşelerde durup, duvara doğru konuştuğunuzda, çapraz kemerde duran kişi sizi duyabiliyor. Eğlenceli :)

Yine yürüme mesafesindeki, içinde lüks markaları barındıran Galleria Cavour'u; dar sokaklarında sağlı sollu, pastane, manav, şarküteri ve çiçekçiler bulunan Quadrilatero'yu gezmelisiniz. Hatta pastaneden taze ev yapımı makarnalardan alırsanız, hemen eve dönüşte midenizi mutlu etmeye devam edebilirsiniz.

Quadrilatero'dan bir görüntü

Bolonya'da 7. & 8. yy'da çok sayıda kule yapılmış ancak bugün yirmi tanesi ayakta. Bunlardan Asinelli kulesi en meşhuru. Ziyaretçiler 97 m. yükseklikteki kulenin tepesine çıkıp, şehrin kırmızı damlardan oluşan manzarasını seyredebilirler ama 498 tahta basamağı tırmanmaları gerekiyor! Hava çok açık olduğunda oldukça uzaktaki denizin ve Alplerin göründüğü söyleniyor.

Asinelli kulesi

Gelelim yeme içmeye: İtalya'nın genelinde olduğu gibi Bolonya'da da akşamüstü aperitivo kültürü var. Aperitivo'ya bir yemek çeşidi ya da şekli denilebilir. Alkollü-alkolsüz içki ile beraber atıştırmalık alıp, ister oturarak uzun uzun, ister ayaküstü arkadaşlarınızla sohbet edebileceğiniz bir ortam yaratıyor. En çok tercih edilen içkiler şarap, şampanya veya prosecco.
Biz aperitivoyu buranın en eski pastanesinde aldık, Gamberini'de.

Gamberini'de aperitivo

Bolonya'da özellikle aile restoranlarında yemek istedik. Bizzat denediğim, önerebileceğim restoranlar; Ristorante da Nello, La Traviata ve Trattoria il rosso. Yediğim herşey çok lezzetliydi!

La Traviata'da arka masamızda taze makarna yapılıyor

Bolonya bir buçuk günde gezilebilecek bir şehir. Eğer bizim gibi vaktiniz varsa trenle 50 dk. uzaklıktaki Verona'ya, Romeo ve Juliet'in şehrine günübirlik gitmenizi öneririm. Burası bir film seti adeta!
UNESCO tarafından belirlenen Dünya Mirasları listesinde.

Verona

Trenden inip yaklaşık 15. dk yürüdükten sonra zaten merkezine ulaşıyorsunuz. En çok ziyaret edilen yerlerin başında meydandaki Arena geliyor. Depremler, restorasyonlar görmüş ama ayakta kalabilmiş. Yaz aylarında opera ve konserlere ev sahipliği yapıyor.

Arena'nın yanından sağlı sollu dükkanlarla kaplı, araba trafiğine kapalı, dar sokaktan ilerleyip, Piazza Erbe'ye geliyorsunuz. Burada meydana bakan birçok restoran var. Bizim rastgele seçtiğimiz Ai Lamberti'de pizza denemeye değer.Sonrasında ise dondurma için Pretto!

Ve tabi ki, Juliet'in evi-balkonu! Her zaman turist akınına uğruyor. Birçok kişi kendilerinin ve sevdiklerinin isimlerini Juliet'in duvarı diye bilinen girişteki duvara yazıyor. Bu şekilde aşklarının sonsuza kadar süreceğine inanıyorlar. Yine duvara kısa aşk mektupları yazmak da geleneklerden bir tanesi.

Juliet'in balkonu
Verona'da ayrıca Scaliger köprüsünü ziyaret edip oradan nehri seyredebilirsiniz.

Sadece uzun bir haftasonu değil, biraz daha vaktim var derseniz, Parma'ya jambonu ve Modena'ya balzamik sirkesi için uğramaya değer.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder